1 Nisan 2009 Çarşamba

A Ay - Reha Erdem (1989)

A Ay, Paris’te sinema ve plastik sanatlar eğitimi alan Reha Erdem’in, birkaç kısa filmin ardından biriktirdiklerini ortaya koyduğu ilk uzun metrajlı filmi. Film, yönetmenin sinema anlayışının ana akım Türk sinemasının oldukça uzağında olduğunun da bir ilk kanıtı.

Senaryosunu da Reha Erdem’in yazdığı, başlıca rollerinde Yeşim Tozan, Gülsen Tuncer, Nurinisa Yıldırım ve Munir Özkul’un yer aldığı A Ay, gösterime girdiği 1989 yılında özellikle Avrupa sinema dünyasında olumlu eleştiriler almıştı. Bir Türkiye – Fransa ortak yapımı olan A Ay, 1989 yılında Nantes – 3 Continents 2.lik ödülüne layık görülmüş, 1990 yılında Prix L’Age D’Or ve Avrupa Film Ödülü’ne de aday olarak gösterilmişti. Türkiye’de de Yazarlar Birliği, Reha Erdem’i yılın yönetmeni olarak seçmişti.[1]

A Ay, çok eski bir konakta yaşayan bir aileyi konu alıyor. İhtişamlı yapısına karşın aslında hiçbir zaman tamamlanamamış ve zamana, düzene yenilmiş bir harabe olan konağın sahipleri, mirasçıları ise dağınık bir aile.

Yekta, büyük halası ve yatalak dedesi ile birlikte bu konakta yaşamaktadır. Hasta büyükbabanın ömrünü harcadığı konağı ayakta tutmaya çalışan büyük hala, Yekta’ya sahip çıkmakta ancak kızın ruhsal iniş çıkışlarıyla baş edememektedir. Konaktan ayrı yaşayan, modern bir kadın olan küçük hala ise Yekta’yı konağın kasvetinden ve karanlık düşlerden uzak tutma çabasıyla gider gelir. Yekta ise iki halanın arasında, o yıkıldı yıkılacak konakta, düşlerini ayakta tutmaya çalışır. Küçük kız her akşam, ölmüş olan annesini görmek için konağın kulesinde, annesinin odasından denize bakmaya devam eder… Annesine ulaşmanın hayali ile… Ve, gerçekle hayal olanı sorgular…

Reha Erdem’in hikayesi, gerçekle düş arasında sıkışmışlığı anlatırken, yaşamın ve sistemin eleştirisini de yapmaktan geri kalmıyor. Ve tüm bunları yoğun metaforlarla, birbirine benzemeyen aile fertleri ve konak üzerinden gerçekleştiriyor. Bir konak, bütün ihtişamı ile arzu edilmiş ancak hiçbir zaman inşaatı dahi bitmemiş, hayal edenlerin hayatlarını tüketmiş… Konağın sahibi, kendi için değil konak için yaşamış bir hasta adam, ailesini kaybetmiş… Büyük hala, geleneksel olanı ve kaderciliği temsil eden, geleceği fallarda arayan… Küçük hala, eğitimi, rekabeti, parayı önemseyen, konağa ve ailesine kısmen sırtını dönmüş modern kadın… Ve Yekta: kendini bu dünyaya ait hissetmeyen ve annesinin hayaliyle kendine bir dünya kuran yalnız bir çocuk…

A Ay, 1989 yılında çekilmiş olmasına rağmen öncelikle siyah beyaz oluşuyla, ait olduğu dönem sinemasından farklılaşıyor. Ancak farklılık noktası sadece siyah beyaz oluşu değil. Zamansız fotoğrafları, Truffaut sinemasını hatırlatan tekrarlı; kesik; kimi zaman karmaşık kurgusu, teatral metni, farklı oyunculukları gibi birçok özelliğiyle A Ay, sadece döneminin sinemasından değil genel olarak Türk Sineması’ndan ayrışıyor.

Açılışta ardı ardına gelen, deniz; kayık; suda yüzen ölü kedi; saat; martı gibi görüntüler filmin gizemli, hayat ve ölümle ilgili düşsel yanını ilk anda izleyene sunuyor. Kurguda tekrarlarla bazı planlara dikkat çekiliyor, izleyici anlamlar aramaya itiliyor. Aslında anlam arayışı film boyunca kullanılan metaforlarla devam ediyor. A Ay bu yanıyla sinematografik bir bulmaca…

A Ay’ın biçim olarak Yeni Dalga esintileri taşımasına karşın akıma ters düştüğü bir nokta, doğallıktan uzak teatral dialogları, ki bu dialoglar karakterlerin taşıdığı donukluğu ve gizemi pekiştirmeye yaramış. Filmde kısa ve etkin rolüyle dikkat çeken ilginç bir karakter, Burgazada’daki, yarı deli kilise bekçisi rolündeki Münir Özkul. Özellikle filmin finalindeki tiradı ile filmin şiirselliğini destekliyor.

A Ay, düşsel, metaforik, zengin içeriği ve şiirsel anlatımı ile başkalaşıyor. Özgün müziği ve Vivaldi parçaları, nostaljik birer fotoğraf niteliğinde görüntüleri filmi daha izlenir kılıyor. Tüm bu unsurlarla A Ay, Türk sinema tarihinde özel bir yapıt olarak öne çıkarıyor.
[1] www.akbanksanat.com/film/155/a-ay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder